Eğitmen ve yazar Sevgi Keleş, son zamanlarda artan kaygı ve korkulara ilişkin bilgiler verdi.
Keleş, yaşam süresince kaygı ve korkularımızın olmasının normal olduğunu belirterek şu ifadeleri kullandı:
“Kaygı ve korku alanımız olmazsa yaşamımız daha da zor olur. Hiçbir şeyden korkmadığımızı düşünelim. Korkusuzca her şeyi yapabildiğimizde temkinsiz ve gerçek olmayan bir cesaretle hareket edeceğimizi fark ederiz. Dikkatli temkinli davranışlarımız, bir çocuğun yanan sobaya dokunup elini yaktıktan sonra dikkatli davranması gibidir. Korku ise başa gelecek olanları bilmek ve bundan endişe etmek kadar, bazen de bi konuyla ilgili deneyim ve veri eksikliğidir. Zihin boşluğu doldurmayı sever, eğer neyle karşılaşacağını bilemezse eski deneyimlerinden yola çıkarak bir ön yargı oluşturabilir. Korku duyduğumuz konu ile ilgili bilgi edinmek, alınabilecek önlemleri almak, konu hakkında destek sağlayabilecek biriyle görüşmek, duruma objektif bakabilmek için kendimize zaman tanımak, değiştirebileceğimiz konularla ilgili gerekli değişiklikleri yapabilmek, kontrolümüzde olmayan durumlar için endişelenmenin sonucu değiştirmeyeceğini fark etmek, faydalı olacaktır.”
“HAYAT UZUN SOLUKLU BİR DANS GİBİDİR”
Sevgi Keleş, sözlerine şöyle devam etti:
“Bununla birlikte, tüm senaryolar için zihinde planlama yapabilmek, değerlendirirken acele etmemek, korkularımızla başa çıkarken bizlere destek sağlar. Hayat uzun soluklu bir dans gibidir, odağınız seyirci olursa ritmi kaçırabilirsiniz. Odağınız adımlarınız olursa karıştırırsınız. Sahneye odaklanıp her bir figürde bir sonrakini düşünmek ışıklar altında elinizden gelenin en iyisini yapıp devam etmek gerekir. Adımlar karışabilir, bazen de dikkatiniz dağılır. Belki de sahnede kalabalık hisseder ya da yalnız hissedersiniz. Yine de bilmeliyiz ki hayat sahnesinde müzik devam ediyor. Yakaladığın ritimden devam etmek gerekir. Hayat ve dans yakaladığın yerden başlar.”