Çocukluktan itibaren gerekli ortam ve hocalar tahsis edilerek yetiştirilen Bâbürlü hanedanına mensup kadınlar, ilerleyen yıllarda siyasette aktif bir şekilde rol alabilmelerini için hazırlanmışlardır.
“DEVLET BEGÜM GİBİ BİR KADIN AZ BULUNURDU”
Bâbürlüler İmparatorluğu’nda kadınların yeri ve önemi hususunda başvurulacak kaynakların başında hatıratlar gelir. Bábür Şah, anneannesi İsen Devlet Begümden Bâbürnâme adlı eserinde; “Kadınlar arasında fikir ve tedbir hususunda büyükannem isen Devlet Begüm gibi bir kadın az bulunurdu. Fevkalade akıllı ve tedbirliydi. İşlerin çoğu ona danışılarak yapılırdı.” diyerek bahseder. Ebü’l-Fazl el-Allâmî’nin Ekbername’sine kaynak olmak üzere yazılan Gülbeden Begüm’ün Hümayunname adlı hatıratında kadınların eğlenceleri ve devlet idaresi noktasındaki etkileri gibi o dönemdeki önemli pek çok hadise hakkında değerli bilgiler verilir.
YABANCI DEVLET ADAMLARININ TAKDİRLERİNİ KAZANMIŞLARDI
Derin Tarih Dergisi’nde yer alan içeriğe göre, Bábürlü İmparatorluğu’ndaki begümlerden tek tek bahsetmek, literatürün zenginliği dolayısıyla yazının sınırlarını ve boyutlarını fazlasıyla aşacağından bu yazıda yalnızca Cihangir Şah’ın eşi olan ve çok yönlü kişiliğiyle Bäbürlü kadınları arasında temayüz eden Nurcihan Begüm 3 konu edilecektir Cihangir Şah ve oğlu Hürrem Malik Arber Nurch Begumde birlikte. Babürlü İmparatorluğu tarihinde kadınlar, devlet yönetme yeteneği ve gücü ile dikkatleri üzerlerine çekmeyi başarmış, sosyal hayatta sergiledikleri üstün yetenekleri ile de yabancı seyyahların ve devlet adamlarının takdirlerini kazanmışlardı. Bu durumun yabancılar tarafından garip karşılandığını da belirtmemiz gerekir. Bu da aslında o dönemde kadınlara verilen değerin diğer çağdaş devletlere nazaran Båbürlülerde ne kadar yüksek olduğunun bir göstergesidir.
HATIRATLARDA YER VERİLİYOR
Çocukluktan itibaren gerekli ortam ve hocalar tahsis edilerek yetiştirilen Bâbürlü hanedanına mensup kadınlar, ilerleyen yıllarda siyasette aktif bir şekilde rol alabilmelerini için hazırlanmışlardır. Babürlüler İmparatorluğu’nda kadınların yeri ve önemi hususunda başvurulacak kaynakların başında hatıratlar gelir. Bâbür Şah, anneannesi İsen Devlet Begüm’den Bâbürnâme adlı eserinde; “Kadınlar arasında fikir ve tedbir hususunda büyükannem İsen Devlet Begüm gibi bir kadın az bulunurdu. Fevkalade akıllı ve tedbirliydi. İşlerin çoğu ona danışılarak yapılırdı.” diyerek bahseder. Ebü’l-Fazl el-Allâmî’nin Ekbername’sine kaynak olmak üzere yazılan Gülbeden Begüm’ün Hümayunnâme adlı hatıratında kadınların eğlence- leri ve devlet idaresi noktasındaki etkileri gibi o dönemdeki önemli pek çok hadise hakkında değerli bilgiler verilir.
Bâbürlü İmparatorluğu’ndaki begümlerden tek tek bahsetmek, literatürün zenginliği dolayısıyla yazının sınırlarını ve boyutlarını fazlasıyla aşacağından bu yazıda yalnızca Cihangir Şah’ın eşi olan ve çok yönlü kişiliğiyle Bâbürlü kadınları arasın- da temayüz eden Nurcihan Begüm’ konu edilecektir.
CİHANGİR ŞAH’IN BÜYÜK AŞKI
Asıl adı Mihrünniså olup Iran’dan Hindistan’a gelerek Bäbürlü hükümdarı Ekber Şah’ın hizmetine giren Mirza Gıyas Bey’in kızı olan Nurcihan Begüm, 1577’de Kandehar’da doğdu. İlk evliliğini 17 yaşındayken İran asıllı Ali Kulu Bey olarak da bilinen Şir Afgan Han ile yaptı. Şir Afgan Han, Ekber Şah’tan sonra tahta geçen Cihangir’in sütkardeşi Vali Kutbüddin Han’ı öldürünce kendisi de valinin adamları tarafından öldürüldü. Bu olayın ardından Nurcihan Begüm ile kızı Ladili Begüm ise Agra’ya gönderilerek hapsedildi. Nurcihan Begüm bir süre sonra Cihangir Şah’ın üvey annesi Sultan Begüm’ün hizmetine verildi. 1611’de Cihangir Şah, Nevruz kutlamaları dolayısıyla hanımlar tarafından düzenlenen sergiyi gezerken gördüğü Nurcihan Begüme âşık oldu ve onunla evlendi.
AŞKLARI BÖYLE BAŞLADI
Nurcihan Begüm ile Cihangir Şah aşkına dair ortaya atılan iddialardan biri şöyledir: 21 Mart 1611 tarihindeki Nevruz kutlamaları sırasında Cihangir Şah, dönemin meşhur çarşısı Mina’ya gelir. Bir çift pahali ve ender bulunan güvercin alır. Çok da güzel bir çiçek görür ve onu koparmak ister; ancak elleri dolu olduğundan koparamaz. Tam da bu sırada gördüğü bir kadından güvercinleri tutmasını ister. Çiçeği koparıp kadından güvercinleri almak için döndüğünde, kadının elinde sadece bir güvercinin kaldığını görür ve diğer güvercinin nereye gittiğini sorar.
Kadın da güvercinin uçup gittiğini söyler. Cihangir Şah, hadisenin nasıl gerçekleştiğini sorunca kadın “İşte böyle” diyerek yavaşça elini gevşetir ve diğer güvercini de uçması için havaya bırakır. Cihangir Şah değerli güvercinlerini kaybetmişse de buna aldırmaz. Zira o anda karşısındaki o kadına âşık olmuştur.
Hint alt kıtası baburlu tarihinde hiçbir kadının Nurcihan Begüm kadar güç, prestij ve nufuza sahip olmadığı ifade edilir. Meseleyi daha da ileri götüren bazı yazarlar, Nurcıhan Begum’ün yaşadığı dönemde tüm Asya’nın, hatta dünyanın en büyük şahsiyeti olduğunu ileri sürerler.
EN MAKUL AÇIKLAMA ÜNLÜ İTALYAN SEYYAH PİETRO DELLA VALLE
İkilinin nasıl tanıştıklarına dair çok farklı iddialar olsa da en makul açıklamanın sahibi olan ünlü İtalyan seyyah Pietro Della Valle’dir. Ona göre Cihangir Şah, Nurcihan Begüme âşık olur ve onu evliliğe ikna etmeye çalışır; fakat Nurcihan Begüm, rahmetli eşi Şir Afgan Han’a karşı sadakati dolayısıyla bu teklifi reddeder. Cihangir Şah bu durumdan hoşlanmasa da asla arzusundan asla vazgeçmez. O dönemde hükümdar yasal olarak istediği kadını kendisine eş olarak alabiliyordu. Ancak bu şekilde hareket ederse Nurcihan Begüm’ün onurunun kırılacağını düşünüyordu. Ayrıca zoraki bir evliliğin saadet getirmeyeceğini de biliyordu. Bu sebeple Cihangir Şah çok uğraşır ama sonunda Nurcihan Begüm’ü kendisi ile evlenmeye ikna etmeyi başarır.
İMPARATORLUĞUN EN GÜÇLÜ KADINI
Güzelliği, zekâsı ve becerisiyle öne çıkan Nurcihan Begüm, kısa süre- de eşi Cihangir Şah üzerinde etkili olmaya başladı. Akabinde babası, I’timâdüddevle unvanıyla saltanat vekilliğine, diğer akrabaları ise devlette önemli mevkilere getirildi. Nurcihan Begüm’ün yeğeni olan Mümtaz Mahal’in Şah Cihan ile evliliği ailenin Babürlü hanedanıyla ilişkilerini daha da güçlendirdi. Devletin bütün işlerinin bu ailenin eline geçmesi ise kumandanlar ve Türâni asilzadeler arasında huzursuzluğa sebep oldu. Cihangir Şah’ın devlet işleri ile ilgilenmeye başladığı sırada Nurcihan Begüm’ün babasının vefatı yönetim- de önemli bir boşluk doğurdu. Bu arada veliahtlik meselesi dolayısıyla Şah Cihan ile Nurcihan Begüm’ün arası açıldı. Devletteki otorite boşluğunu doldurmak için elinden geleni yapan Nurcihan Begüm, adına hutbe okunması dışında hükümdarlık alâ- metlerinin tamamına sahip oldu. Bâbürlü tarihinde hiçbir kadının Nurcihan Begüm kadar güç, prestij ve nüfuza sahip olmadığı ifade edilir. Meseleyi daha da ileri götüren bazıları, Nurcihan Begüm’ün yaşadığı dönemde tüm Asya’nın, hatta dünyanın en büyük şahsiyeti olduğunu ileri sürerler.
Bununla birlikte Nurcihan Begüm hakkında bazı olumsuz eleştiriler de vakidir. Cihangir Şah dönemi Hindistanı üzerine bir eseri de bulunan Francisco Pelsaert’ın şu sözleri bu kabildendir: “Cihangir Şah, konumunu hiçe sayarak ve ikna edici dilinin bir sonucu olarak, mütevazı bir soydan gelen kurnaz bir eşe teslim olmuştur. Nurcihan bu fırsattan o kadar iyi yararlandı ki kendisini hazinelerle yavaş yavaş zenginleştirdi ve hanedan ailesinden daha fazlasını elde etti. Bütün destekçileri en iyi şekilde ödüllendirdi. Bu sebeple Cihangir Şah sadece sözde hükümdar iken Nurcihan ve kardeşi Asaf Han, devleti ellerinde sımsıkı tutmuştur. Hükümdarın emirleri veya atamalarının, Nurcihan tarafından onaylanıncaya kadar hiçbir değeri yoktur. Bu arada kalıcı bir üne kavuşmak için her yöne seyyahlar ve tüccarlar için çok pahalı binalar dikmiş, mola yerleri ve daha önce hiç kimsenin yapmadığı zevk bahçeleri ve saraylar inşa etmiştir. Cihangir Şah ise kamu işleriyle uğraşmamıştır.”
EĞİTİM VE KÜLTÜR FAALİYETLERİ
Bäbürlü İmparatorluğu siyasetindeki ve eşi Cihangir Şah üzerindeki etkisi kadar dikkat çekici bir diğer husus Nurcihan Begüm’ün entelektüel kişiliğidir. Mimariye merakına geçmeden önce onun eğitim ve kültür faaliyetlerine dair muhtasar da olsa bilgi vermek gerekir.
Kaynaklarda yer alan bilgiler, Nurcihan Begüm’ün kız ve erkek çocukları arasında hiçbir ayrımın yapılmadığı; nezaket, zerafet, güzel ahlak ve terbi- ye gibi âdâb-ı muaşeret kurallarının öğretildiği bir ailede yetiştiğini ortaya koymaktadır. Küçük yaştan itibaren eğitimi ile özel olarak ilgilenilen Nurcihan Begüm Fetihpur Sikri’de bulunduğu sırada Farsçayı öğren- meye başlamış, Kur’an-ı Kerim’in iyice öğrenilmesinin zorunlu olduğu Bâbürlü sarayında iyi bir dini eğitim almıştır. Bunun yanı sıra hat eğitimi de alan Nurcihan Begüm’ün yapmış olduğu bir hat eserinin günümüze kadar ulaştığı bilinmektedir.”
Küçük yaştan itibaren bilgili ve donanımlı bir hanımefendi olarak yetişen Nurcihan Begüm’ün bir diğer özelliği ise bilimin ve sanatın koruyuculuğu- nu üstlenmiş olmasıdır. Bu dönemde kadınlar da dahil olmak üzere çok sayıda âlim, şair ve yazara Bâbürlü sarayının kapılarını açan Nurcihan Begüm, onları maddi ve manevi olarak destekleyip yardımda bulun- du. Fetihpur Sikri, Agra ve Lahor’da bulunduğu zaman dilimlerinde şiir yarışmaları düzenlediği ve çok sayıda ünlü şairin “Muşiras” olarak adlan- dırılan bu yarışmalara katıldığı da bilinmektedir.10
TASARLAYIP MUHAFAZA ETTİĞİ MİMARİ ESERLER
Nurcihan Begüm’ün, üç hususiyeti ile dönemindeki hanımlar arasında temayüz ettiği ifade edilir. Bunlardan ilki, Cihangir Şah’ın kendisine tutkusu ve bağlılığıdır. İkincisi; siyasi, edebi ve farklı sanat dallarındaki zekâsıdır. Üçüncüsü ise nişancılıktaki üstün kabiliyeti ve fiziki gücüdür. Bunlara, mimariye merakını ve bunun neticesindeki faaliyetlerini de ilave etmek gerekir.
Çok yönlü bir kişilik olan ve sanatın hemen her alanı ile yakından ilgilenen Nurcihan Begüm’ün etkisinin en fazla hissedildiği alan hiç şüphesiz mimaridir. Tasarladığı ve koruduğu bina ve anıtlar denildiğinde ilk akla gelenler; I’timâdüddevle olarak da bilinen babası Gıyas Bey’in Agra’daki mezarı, Nur Mahal Sarayı, Cihangir Şah Türbesi ve Lahor’daki kendi me- zarıdır. Nurcihan Begüm, siyasette söz sahibi olduğu dönemde ticaret yollarından elde ettiği önemli gelir ve Cihangir Şah’ın kendisine verdiği parayla çok sayıda mimari eser yap- tırdı.” Bu eserlerden birkaçı üzerinde kısaca duralım.
I’TİMÂDÜDDEVLE TÜRBESİ: Tüm masrafları Nurcihan Begüm’ün hazinesinden karşılanarak yapımı 6 yıl süren bu türbe, Agra’daki Yamuna Nehri’nin sol kıyısında yer almaktadır. Türbe baştan sona mermer içine renkli taş kakma tekniği (Pietra Dura) ile kaplandı. Nurcihan Begüm’ün, babası l’timâdüddevle’nin türbesini saf gümüşten inşa etmeyi düşündüğü; ancak Hint Alt Kıtası’nın hava koşullarına daha uygun oldu- ğu gerekçesiyle bunun yerine beyaz mermer kullanıldığı nakledilir. Tür- bede beyaz mermer kullanımına iliş- kin bilgi veren D. Fairchild Ruggles şöyle der: “Bir Bábürlü imparatorluk türbesinde beyaz mermer kullanımı Hümayun, Ekber ve Cihangir’in daha erken tarihli kırmızı kumtaşı türbelerinden estetik açıdan bir farklılaşmaya işaret eder. Beyaz, başlangıçta Selimüddin Çiştî’nin Fetihpur Sikri’deki Cuma Camii’nin avlusunda bulunan mermer anıtmezarı (Yapı- lışı: 1580-81) gibi evliya türbelerine mahsus bir renkti; fakat daha sonra 1622-28 yılları arasında imparatoriçe Nurcihan’ın ebeveyni için yaptırdığı I’timâdüddevle Türbesi’nde kullanıl- dı. Beyaz mermerin yanı sıra beze- meli taş kakmalarının kullanılması, bahçe tasvirlerindeki ısrar, bir keyif pavyonunun bünyesine dahil edilme- si ve ırmak kenarında bulunuşuyla I’timâdüddevle Türbesi kısa zaman sonra Tac Mahal’de görülecek pek çok yeniliğin öncüsü oldu.” “Bebek Tac” olarak da bili- nen ve 17. yüzyılda yapılıp günümüze kadar ulaşan I’timådüddevle Türbesi’nin dört tarafında sekizgen kuleler bulunur. Nurcihan Begüm tarafından yapı- minda en yeni tasarım tekniklerinin kullanıl- dığı bu türbede Iran kültürünü yansıtmak amacıyla şarap şişesi, gül suyu ibriği, kapalı bardaklar, çiçeklerle dolu kap- lar, meyve tepsileri ve servi ağaçları temsili imge olarak eklendi. Bu türbe ile ilgili bir diğer önemli husus ise tek çiçek motifinin sıklıkla kullanılmasıdır. Cihangir Şah, Nurcihan Begüm ve Şah Cihan tarafından çok beğenilen ve zamanla Babürlü sanatının en meşhur motifleri arasın- daki yerini alan tek çiçek motifi, Tac Mahal’de de çok sık sergilendi. Iki anit mezarın etrafında, halı desenini çağrıştıran çiçekli figürlerin yer aldığı I’timâdüddevle Türbesi’ndeki kemerlerin içinde ve alttaki taban boyunca oyma kabartmalar mevcuttur. Üç boyutlu bu kabartma işçiliğinin İrandan Hindistan’a Bâbürlüler tarafından getirildiği ifade edilmektedir.”
CİHANGİR ŞAH TÜRBESİ: Yapımı Nurcihan Begum tarafından üstlenilen ve 1637’de tamamlanan bu türbe, Pakistan’ın Lahor şehrinde Nurcihan Begüm Cihangir Şah (1569-1627) tarafından önceden döşenmiş bahçe- de yer almaktadır. Bâbürlülere ait pek çok yapıda olduğu gibi bu türbede de yoğun kırmızı kum taşı, mermer ve Pietra Dura tekniği kullanıldı. Türbe- ni planı, I’timâdüddevle ve Ekber Şah türbelerini andırmaktadır. Türbenin dört tarafında da geçitler vardır. Iran etkisinin hissedildiği bu türbe, Bábürlü sultanlarına ait Pakistan’daki tek türbe olması bakımından Pakistan devleti ve halkı açısından ayrı bir öneme sahiptir.
NURCİHAN BEGÜM TÜRBESİ: Nurcihan Begüm’ün bizzat kendisi tarafından tasarlanan ve eşi Cihangir Şahin görkemli türbesinin yakınlarında bulunan türbe, sınır duvarları olan bir bahçenin merkezini işgal eden kare bir platform üzerine kuruludur. Orijinal bahçesi günümüze ulaşmamıştır; ancak bir zamanlar kanallar, şelaleler, çeşmeler, selvi ağaçları ile laleler, güller, yasemin ve hurma gibi meyve ağaçlarının bulunduğu ifade edilmektedir. Türbenin orta kısmı, Nurcihan Begüm ve kızının mezarlarının bulunduğu kare bir odadan oluşur. Türbe, dönemindeki diğer gösterişli yapılara kıyasla oldukça sade ve mütevazıdır. Türbedeki me- zarın mermeri, 18. yüzyılda Amritsar’daki en önemli Sih mâbedi olan Altın Tapınak’ta kullanılmak üzere yağmalandı.”
Cihangir Şah’ın sadece eşi değil, aynı zamanda 1611’den itibaren kültür ve devlet işlerinde onun temsilcisi olan Nurcihan Begüm; iyi bir eğitim alan, Arapça ve Farsça dillerini bilen, saraydaki şiir yarışmalarına mali destek veren ve bunlara iştirak eden, mutfakta bir gurmenin ağız tadına sahip olan entelektüel bir Båbürlü prensesidir. 17. yüzyılda Bâbürlü mimarisinde ortaya çıkan yeni özelliklerin çoğunda Nurcihan Begüm’ün etkisinden bahsetmek mümkündür.